Annelik: Rahmen ve Rağmen
Çocuğun hayal dünyasını anne belirlermiş. Annenin iç dünyasıyla örülürmüş hayallerinin sınırı. Çocuk annesinin sınırlarının dışına çıkmaya korkar, dünyanın o çizgide bittiğini sanırmış. Tıpkı kendi annesi gibi kendine çizilen çemberin içinde yaşarmış. O yüzden küçücük evlerin kocaman hayalleri, kocaman evlerin küçücük dünyaları olabilirmiş. Para değil de anne çocuğu zengin edermiş..
Çocuğunuzun dünyasının sınırlarını belirleyebildiğinizi öğrendiğinizde ne hissettiniz? Heyecan, mutluluk, heves, sorumluluk ya da korku mu? Aslında zaman zaman tüm bu duyguları bir arada yaşamak bence annelik. Doğurduğun çocuğun kimliğini, geleceğini, dünyasının sınırlarını tek başına değil belki ama çoğunlukla şekillendirdiğini bilmek insanoğluna verilen en büyük sorumluluklardan biri. O nedenle anneliğiyle tamamen barışık olan kadına çok az rastlarsınız. “Tam olabilmek” insan olarak da anne olarak da çok zordur. Elinden gelenin en iyisi olabilmeye çalışmak bu mücadele içinde yapılacak en iyi şey gibi görünüyor. Etki ettiğin gücün farkında olarak sahip olduğun miras ile en doğru insanı yetiştirebilmek. Benim motivasyonum böyle başlıyor.
Uzmanlar çocuğun annenin duygu durumunu algısal olarak hissedip yaşadığını söylüyor. Nasıl davrandığınız, neler söylediğiniz, hayata ve kendinize ne kadar güvendiğiniz, iç şefkatiniz, bilinçdışı hissettikleriniz. Tüm bunlar eylem ve söylemlerden daha çok görünmez bir bağ ile anneden çocuğa aktarılıyor. Yani çocuk siz kendinizi nasıl hissediyorsanız kendini öyle hissediyor. Değerliyseniz o da değerli. Korkuyorsanız o da korkuyor. Hani derler ya hamileliğiniz kolay ve huzurlu geçerse bebek de doğunca öyle kolay ve huzurlu bir bebek oluyor diye. İşte dayanılan sebep bu. Görünmez sihirli bağ. Örneğin İngiltere’de yapılan bir araştırmada yetimhanede yaşayan ve annesi hayatta olmayan çocuklarda hiç kolik vakası görülmüyor. Henüz nedeni bulanamayan ve doğumdan hemen sonra başlayıp aylarca devam eden kolik krizleri de bu nedenle anne ile ilişkilendiriliyor.
Onaylamak, affetmek, vicdan geliştirmek, sabretmek, hak vermek, dinlemek ve sevmek gerekiyor. Hiç kolay değil. Babanın ve ailenin desteği tam değilse anne için o dünyayı genişletebilmek daha da zorlaşıyor. O yüzden annelerin bir yanı suçluluktur. Herşeye yetebilmeye çabalamak değersizlik ve yetersizlik inançlarını daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramaz. Bence her annenin hayatın seçimlerden ibaret olduğunu ve her seçimin bir vazgeçiş olduğunu kendine sürekli hatırlatması gerek.
Ne demek istediğimi anlatabilmek için birkaç örnek vermek istiyorum.
“Bugün seninle sadece bir saat ilgilenebiliyorum yavrum.”
- Çünkü kalan zamanda yapmam gereken işler var. O işler de hayatımız için önemli.
- Çünkü bugün dışarı çıkıp kendime zaman ayırmam gerek. Çünkü ben kendim için önemliyim.
- Çünkü bugün içimden böyle geliyor. Benim nasıl hissettiğim önemli.
“Bugün herşeyi yetiştiremedim. Ev, iş, çocuklarımla geçirdiğim zaman mükemmel değildi.
- Çünkü insan her gün farklı hisseder.
- Çünkü ben kendime karşı dürüstüm.
- Çünkü benim de şefkat gösterdiğim diğer insanlar kadar şefkate ihtiyacım var.
- Çünkü ben bir insanım ve elimden bu geliyor.
Bu cümleleri “kendinize” kurun. Çocuğunuz zaten siz böyle hissettiğinizde kendini iyi hissedecektir. Eğer sürekli suçluluk duyuyorsanız ona ne söylerseniz söyleyin yaşadığınız suçluluğu hissedecektir. Bu benim bu zamana kadar annelik ile ilgili deneyimlediğim en önemli şeylerden biriydi.
Onun hayal dünyasını kocaman yapabilmek için sizin de ruhunuzun özgür olması gerekiyor. İnanın imkanların, şartların, paranın etkisi ona verebileceğiniz huzur ve güvenin yanında çok minik kalacaktır. Yoksa dünyada mutsuz olan hiçbir zengin, fakirhanede büyümüş hiçbir bilim insanı olamazdı.
Zaman zaman herkese kalan miras aynı güzellikte olsaydı diye düşünüyorum. O zaman doğruyu nesillere aktarabilmek çok daha kolay olurdu. Öğrenilmiş mutluluk. Zayıflıkların, güçsüzlüklerin, eksikliklerin olmadığı bir dünyayı hayallerine boyayan çocuklar. Ama o zaman da bir mücadele ve sınav olmayacaktı. Tüm zorluklara rağmen ailesinin onun için yaptığı fedakarlıklarla büyüyen ve güçlenen çocuklar da. Savaşmadan, korkmadan nasıl cesur olunulur? Yanlış yapmadan, denemeden doğru nasıl bulunulur? Belki de tüm bunlara rağmen yapabilmektir değerli olan.
‘Rahmen’ ve ‘Rağmen’ sevebilmektir yaşamı bu kadar anlamlı kılan..
Hayalle kalın!