Yedigöller'de Sonbahar
Yedigöller'e gitmek için en güzel dönemdir Sonbahar. Neden mi? Çünkü baharın tüm renklerini bir arada görebileceğiniz muhteşem bir doğa karşılar sizi burada.
Bolu’dan Yedigöller sapağına döndüğünüz andan itibaren heybetli ağaçların renk cümbüşü kıvrımlı yolları sarmalar.
Sarının, yeşilin, kızılın, kırmızının her tonu adeta bir boya paleti gibi kaplar dağları.
Ekim ayının başında başlayan bu renk değişimi en çok Ekim’in son haftası ve Kasım’ın ilk haftasında hissedilir. Havaların soğumasıyla beraber yavaş yavaş beyaza bürünür dağlar. Koyunlarında kışı saklar.
Defalarca gittiğim Yedigöller’in zaman içerisindeki değişimine de tanıklık ediyorum. Yıllar önce ulaşımının zor olması ve bu kadar tanınmaması nedeniyle çok daha sakindi bu harika milli park. Daha çok dağcılık okullarının ve çevre illerden gelen günü birlikçilerin ziyaret ettiği bir yer iken şu anda adeta insan akınına uğruyor. Bunda 2 yıl önce düzeltilen yolun ve sosyal medya fotoğraflarının çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Bu kadar kalabalık olunca da bu tabiat harikasının tadını çıkarmak zorlaşabiliyor.
Bu nedenle “Yedigöller en güzel nasıl gezilir?” anlatmak için bir rehber hazırladım. Ama önce burayı biraz tanıyalım.
Genel Bilgiler
Yedigöller Havza’sı 1995 yılında Milli Park olarak korunmaya alınmıştır. Adından da anlaşılacağı gibi yüzeysel ve yeraltı akışlarıyla birbirine bağlı 7 gölden oluşmuştur. Milli parkın içinde gezerken aynı zamanda su yataklarına ve şelalelere de rastlarsınız.
Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl’den sadece Küçükgöl(Kurugöl) kuruduğu için şu anda bir çukur görümündedir. Büyük göl fotoğraflarda en çok rastladığınız, videoların çekildiği aynı zamanda kamp alanı diye de geçen en büyük ve en bilinen gölüdür. Otobüslerin ve araçların park ettiği yerin hemen ilerisinden başlar.
Yedigöller’e Ulaşım
Yedigöller’e Bolu merkezden yaklaşık 1-1,5 saatlik bir araba yolculuğu ile ulaşabilirsiniz. Büyük gölün tam karşısında büyükçe bir otopark var. Fakat özellikle Ekim ve Kasım aylarında haftasonları çok kalabalık olduğundan otopark sabah saatlerinde doluyor. Yol boyunca arabalar arka arkaya iki yönlü park ettikleri için de çoğu zaman yol tıkanabiliyor ve giriş çıkış 1 saatten fazla sürebiliyor. Bu nedenle eğer hafta içi gelemiyorsanız mutlaka erken saatlerde gelmeye ve yola arabanızı bırakmamaya çalışın. Tur otobüsleri içinse ayrı bir park alanı mevcut.
Konaklama ve Gezi Planı
Yedigöller’e Ekim veya Kasım aylarında gelecekseniz mutlaka öncesinde havayı kontrol edin. Bolu hava sıcaklığından 4-5 derece daha soğuk olur milli park. Güneşli bir gününü yakalarsanız göldeki rengarenk yansımayı hayranlıkla seyredebilirsiniz. Yağmur yağdığında ise toprak ıslanacağından balçığa dönen su birikintileri oluşacak ve size istediğiniz geziyi yaşatamayacaktır.
Eğer Cumartesi veya Pazar gitmek istiyorsanız mutlaka sabah 10’dan önce orada olmaya gayret gösterin. Bence ne kadar erken giderseniz o kadar iyi. Biz sabah 06.30 gibi gün doğumunda gittik. Havanın gölü saran ağaçların ardından aydınlanmasını seyretmek gerçek bir terapiydi. Sessizliğin içinde kuş cıvıltılarından ve hafif rüzgarda dökülen yapraklardan başka bir şey duyulmuyordu. Büfeden sandwich ve çay alıp kimsecikler yok iken gölü fotoğraflamaya başladık. Saat sekize doğru yavaş yavaş önce fotoğraf grupları gelmeye başladı. Büyük gölün etrafındaki kamp alanı da şaşırtıcı dercede çok çadırla doluydu. Uyandıklarını yaktıkları ateşin isinden anlayabiliyorduk. İki saat içinde tüm göl aydınlanırken etrafı da insanla dolup taştı. Bizde o sırada diğer göllere doğru ormanın içinden yürümeye başladık. Yukarıdaki şelaleye ve gülen kayalara kadar çıkıp 2 saatlik bir turun ardından geri başladığımız noktaya döndük. Döndüğümüzde gölün üzerinde insanlar fotoğraf çektirmek için birbirleriyle yarışmaya başlamıştı bile. :))
Öğlen 12.00’ye doğru köfte ekmek aldığımızda büfe çok kalabalık değil iken saat 15.00’e doğru yaklaşık 100 kişilik bir kuyruk vardı. Tuvalet sırasından hiç bahsetmiyorum bile :)
Saat ikiden sonra akşam beşe kadar sürekli şu anons yapıldı: “Yol tıkandığı için araç geçişine kapatılmıştır. Yukarıdan araç gelişi bir süre yapılamayacak” . Eğer öğlen vakti gelmeye kalkarsanız muhtemelen 2 seçeneğiniz olacak;
1. Arabayı yukarıya bırakıp, en az 45 dakika süren bir yolu yürüyüp büyük göle ulaşmak.
2. Arabada 1 saat beklemek ya da geri dönmek.
Tüm bu detayları vermemdeki sebep havanın güzel olduğu bir haftasonu Yedigöller’e giderseniz nelerle karşılaşabileceğinizi anlatmak.
O yüzden eğer sabah çok erken yola çıkmak size zor geliyorsa ya da uykusuz kalmak istemiyorsanız bizim gibi 1 gece öncesinde Bolu’da konaklamalı bir plan yapabilirsiniz. Bu şekilde Gölcük, Abant gibi çevredeki diğer güzel yerleri de gezmiş olursunuz. Yedigöller’e sabah erken saatte gelir, öğleden sonra 14.00-15.00 gibi kalabalıktan uzaklaşarak Yedi gölün de görüldüğü seyir terasına çıkabilirsiniz. Yol boyunca mola yerlerinde durup gün batımını fotoğraflamayı da unutmayın!
Yedigöllerde kalmak gibi bir düşünceniz olursa “Habitat Mesire” evleri olarak geçen ahşap, mutfaklı bungalov evlerden birini kiralayabilirsiniz. Geçen yıl Belediye özelleştirdikten sonra gayet keyifli bir yer olmuş. 1 ya da 2 odalı seçenekleri de mevcutmuş. Tam parkın içinde gölün yakınında ormanda uyanmak isteyenler için ideal. Kendi yemeğinizi kendiniz hazırlıyorsunuz ya da yakınındaki Habitat restaurantta yiyebiliyorsunuz. Zaten Yedigöller’de yemek yiyeceğiniz bir büfe bir de bu restaurant var. Ama konaklama için mutlaka önceden rezervasyon yapın çünkü çok zor yer bulunuyor. Linkini buraya bırakıyorum.
http://www.yedigollermillipark.com/
Bir diğer seçenek de çadırınızı alıp kampçılara ayrılan alanda kamp yapmak. Belediye görevlilerine gidip günlüğü 25 TL ödüyorsunuz ve size ayrılan alanlardan istediğiniz birinde kalıyorsunuz. Burada en önemli nokta kamp alanını tertemiz bırakıp, doğaya hiç zarar vermeden konaklama bilinci olmalı. Bunun çok kötü örneklerini de ne yazık ki görüyoruz. İşte o zaman gerçekten doğanın bir parçası olmaktansa ona ihanet ettiğimizi düşünüyorum. Örnek kampçıların zamanla diğerlerine de bu bilinci aşılayacaklarına gönülden inanıyorum.
Diğer bir seçenek de bizim gibi Bolu’da kalmak. Hilton Hampton gayet temiz ve konforluydu. Bolu içinde oda kahvaltı daha hesaplı seçenekler de bulabilirsiniz. Yedigöller’e yakın olmasa da Gazelle Resort’de çocuklu aileler için çok keyifli bir yer.
Son olarak Bolu’da akşam yemeği için önereceğim restaurantları paylaşmak istiyorum. Bir tanesi Mercan-i Restaurant. Eski bir konak içinde yer alan mekanın menüsü et ağırlıklı. Yoğurtlu tereyağında kavrulmuş bolu patatesi, mercan-i kebabı ve cevizli eriştesi buranın spesiyali.
Diğer bir restaurant da Kubbe altı gözleme evi. Gerçekten kubbeli bir salonda yer alan bu şirin restaurantta sadece gözleme pişiriliyor. Sıcak sıcak servis edilen gözlemeyi mantı gibi yoğurtlu ve soslu da isteyebiliyorsunuz. Favorim patlıcanlı olanıydı.
Yine Bolu’da yaşayan arkadaşlarımızdan birkaç yer tavsiyesi daha aldık. Modern mutfak isterseniz Atolye 14, ve Deniz Patisserie, çikolata ve tatlı için Bolçi Pastenesi’ni deneyebilirisiniz.
Nasıl bir gezi planı yaparsanız yapın doğanın tüm güzelliğini cömertçe sergilediği bu muhteşem coğrafya hem bedeninize hem de ruhunuza çok iyi gelecek!